CHERNOBYL
June 25, 2019
Based on true story…..
Ekranda seyrettiğimiz ne varsa hep bir kalem daha kaliteli olduğunu düşündürtür bu büyülü yazı. Seyirci olarak hep gönlümüzün ayrı bir yerindedir gerçek hikayeden senaryolaştırılmış filmler ve diziler. Büyük bir heyecanla beklenilen ailemizin dizisinin görecili hayal kırıklığı oluşturan finalinin şokunu tam atlamadan Chernobly ile burun buruna geldik. HBO ve Sky Atlantik ortak yapımı 1986 Çernobil Nükleer Santralının patlamasını ve sonrasını konu alan dizimiz IMDB de puanı en yüksek dizi olarak birden kucağımıza düştü. Heyecanlandık çünkü bizim yakın tarihimizden bir gerçeklikti konu. Hayatımıza porselen demlikleri, paket Fiskobirlik fıstıklarını, tvde çay içen hastalık öngörüsü yüksek bakanlarımızı, kanser hastalığını, yakınlarımızın ölümlerini ve sayılmayacak bir çok duyguyu hatırlattı bu dizinin adı bile…
Böylelikle bulduk kendimizi yine beyaz camın karşısında. Seyrettiğimiz kurgunun gerçek olduğunu bilmenin heyecanı, sevinci, üzüntüsü ile daha ilk bölümden kendimizden geçtik. Dizinin gerçeklik kadraj çok yüksekti. Ve şu anki bilincimiz ile seyretmesi, görmesi, daha detaylı bilmesi acı oldu aslında. Hiç nefes almadan izledik bölümleri. Öyle uçan ejderhalar falan yoktu yalnızca tokat gibi gerçekler vardı dizide altı çizilen.
Bilimsel bakış açısı her şeyden üstündür. Bilim yalan söylemez. İnsanoğolu bilimi bile eğip bükerek tarihinde onulmaz yaralar açar. Devlet her şeyden mi üstündür ? Görev nedir? İnsanoğlu ne getirdiyse başına kendisi mi getirmiştir? Coğrafya kaderdir de yönetim de mi kaderdir?
Dizi hakkında onlarca yazı okumuşsunuzdur ve umarım her bölüm sonrası bir çok platformda yayınlanan yaratıcısı Craig Mazin’in konuşmacı olduğu ve dizi hakkında her türlü detayı anlattığı Podcastleri dinlemişsinizdir. Çok faydalı ve dizi seyircisinin bildiği zaman daha fazla keyif alacağı detaylar veriliyor o sohbetlerde.
Beni en çok cahillik mutluluktur konulu fotoğraf çalışması denebilecek kadar iç acıtan köprüden yanan santralı seyretmeye giden halk sahnesi etkiledi. Bizim ülkemizde olsa benzer durumlar yaşardık diye düşünüp acı acı inceden gülümsedik. Kömür işçilerinin gerçekliğiyle içimiz sızlarken itfaiye erlerini kurtarmak istedik adete….
Bir ülkenin kesilen bir uzvu sanki Chernobly…..
Bilimsel gerçekliklerin devlet görevlileri tarafından eksik ve yanlış servis edilmesi , ben bilirimcilik, ucuz malzeme ve iş gücü insanın hiç eksilmez , sürekli büyüyen kibiri ve hırsı ile birleşiyor …..sonuç mu ? Bugün dünya üzerinde kaç kişinin patlama sebebiyle kanser olduğunu bile söyleyemeyen bir acizlik……
Dizi çok muhteşem bir yapımın perdeye yansıması. Her şey gerçek. Bir tek tarih değil….. O zamanın Ukrayna ‘sı Rusya’sı ve şimdinin hayalet şehri olayın en küçük ayrıntısı ile bir sanat şaheseri haline dönüşmüş dizide. Sarsıcı ama abartılmamış müzik de tadından yenmez bir hale getirmiş diziyi. Keyiften dört köşe falan olmuyorsunuz her bölüm sonrası koltuğa çivilenip düşünüyorsunuz….. Ki oyunculuk böyle bir yapımı lezzetlendirecek kadar muazzam. Toplantıya girmek için bekleyen ana oyuncumuz Jared Harris’in Legasov’un reaksiyonunu hiç bir kelime kullanmadan yansıttığı sahne ders diye okutulacak kadar şiirselde. Herhangi bir metin yazılsaydı belki o kadar net ve çok anlatım yapılamazdı….
Gerçek her zaman intikamını alır. Görünmez yara izi gibi kanamaya başladı mı durduramazsın gerçeği… Nereden geldiğini anlayana kadar kanın, yeterince kan kaybedersin ölmek için. Chernobly ülkenin tarih kitaplarında kalmasını hızlandırmış ve bir dönemin can çekişmesi olarak kitaplara geçmiştir. Kibirle süslenen güzelim pasta servis edilemeden bozulmuştur. Ve milyonlarca kanser hastası dünya vatandaşı….. Bilimin durdurulamaz kibirimizle yaptığı savaşın kazananı belli değil mi? Kaybedeni mi ? Vatandaş, işçi, çocuk,halk…..
ANLADIĞIN KADAR ÖZGÜRSÜN…
Russian Doll
March 2, 2019
Saniyede 24 kareyi arka arkaya ekleyerek başlayan hikayemizi anlatma arzusu film, sinema derken televizyona sıçradı hepimizin bildiği gibi. Uzun yıllar film olayının televizyon ayağı çok ciddiye alınmadı belki de…. Tiyatral oyunculuklarla platolarda çekilen diziler işgal etti televizyonları. Ki bugün diziler bu raddeye gelebildiyse gelişmedeki katkıları büyüktür. Film sektöründe de “televizyon filmi” gibi bir tür gelişti derken televizyon dizileri tüm dünyada arttı. Fakat diziler artık hafife alınmayacak, ötelenmeyecek kadar kaliteli sinema diline sahip, inanılmaz çekim ve sinematografi detayları kullanılan şahane kurgulara sahip seyirlikler halini aldı. Büyük oyuncular da birer birer dizilerde boy gösterince ve diziler birtakım platformlarda gösterime sunulunca bu televizyon dizisi işinin rengi iyice değişti.Daha önceki bir yazımda da “dizilerle ilgili yazmak pek adetim değil” diye başlayıp bir Netflix dizisi “Seven Seconds” hakkında yazmıştım. Bugün de yine bir Netflix dizisi “Russian Doll” hakkında yazmak istedim kalemim döndüğünce.
Russian Doll 3 sezon yapılması planlanan ilk sezonu 8 bölümden oluşan komedi-dram jargonunda bir dizi. Baş rolümüz “Orange is the New Black” ten tanıyıp sevdiğimiz koca saçlı Natasha Lyonne ve Charlie Barnett; yönetmenlerimiz de Lesylye Headlabd and Jamie Babbit… Aslen konu çok tanıdık gibi gözüküyor. Bill Murray ve Annie MacDowell’lı Groundhog Day (Bugün Aslında Dündü) filmini hatırlamayanınız yoktur. Aynı günü sürekli yaşamak zorunda olan ertesi güne uyanamayan hava durumu sunucusu Phil’i…. Tıpkı Phil Nadya da bir zaman döngüsünde sıkışıp kalıyor dizide fakat Nadya’nın gününün sonu klasik değil pek….Nadya ölemiyor….Ama yaşayamıyor da…..İçinde sıkıştığı döngüden kendini kurtarmak için elinden geleni yapıyor. Yapınca başının belaya girdiği büyük küçük her durumu irdelemeye başlayan Nadya bir nevi kendini sorguluyor. Neden ve nasıl sorularına cevap arıyor. Anti-kahramanımız Nadya’yı ya çok seveceksiniz ya da dayanamayacaksınız, benden söylemesi…. Sanat yönetmenin kurduğu atmosferin başarısı renklerde ve düzende şiddeti bir biçimde göze çarpıyor. Detaylar harika bir kurgu ile tadından yenmez bir seyirliğe dönüşmüş Russian Doll’da.
Meçhul adlı yazımda yıllar önce yazmıştım: “zor olan ölüm değil yaşamdır” diye dizinin tag line’ı bana yazımı hatırlattı. Ölüm tekil iken yaşam çoğuldur…. Nadya da bunu gerçeği anladığında ve önemli olanın sadece kendini ilgilendiren ayrıntılar olmadığı, yaşamın sadece kendi etrafında dönmediğini anladığında ve beraberindekiler için bir şeyler yapabildiğinde ve bu gerçeği kabul ettiğinde döngüyü kırıyor…. Nadya’yı ve bize sunduğu hayatın detaylarının kurgu ile efsanevi birlikteliğini izleyin derim. Hem soruyor hem cevaplıyor Nadya hepimiz adına….
Anladığın kadar özgürsün….