KABAK TATLISI

February 23, 2018

KABAK TATLISIHayat çok uzun bir serüven ve mutlaka hepimizin serüveni de özel tabi ki. Bu herkesin kendine has serüveninde hep mihenk taşları var illaki. Bir tatil anısı, yapılan bir davette başına gelenler, yılbaşı kutlamasının komik yüzleri, karne günleri, kolunu kırdığı an, hastaneye yattığın gün, ailecek seyredilen bir film….

Bir kokunun, bir resmin, bir rengin, birinin isminin, bir tabak yemeğin sizi her zaman o anlara götürmesi de aslında o anlarını bizim için paha biçilmez değerleriyle doğrudan ilişkili. Bizde nerede kodlanmışsa o anımız tetikleyici ile su yüzüne çıkıverir, şöyle manidar bir dudak üstü gülümsemeyle kimi zaman tatlı kimi zamansa acı….

Bende de çok bu tetikleyicilerden. Bu yaşıma kadar dolu dolu yaşamamdan mıdır nedir, çok fazla kodum var böyle: koku, tat, resim, kitap, film, yemek, tatlı…

Kabak tatlısı….

Bugün yerken yine aynı sesler geldi kulağıma, aynı azarları işittim, aynı yüzlere baktım. Ha bu arada, sizi görmek güzeldi…

Ve çok eskiden yazdığım aynı konulu ve kabak tatlısı kokulu yazımı buldum arşivimden ve buraya iliştireyim istedim….

KABAK TATLISI”Kabak tatlısı benim en çok sevdiğim tatlıdır. Evet yapımı kolaydır,   doğru…    Ama benim hayatımın en komik ve korkunç anısının başrol oyuncusudur. Babam eve kocaman bir tatlı kabağı ile geldi bir akşam. Yemekten sonra dünyanın en önemli işini yapan ustalar gibi  seremoniyle sofra bezini yaydı kabağı kesti biçti doğradı, tencereye dizdi. Yaptığı işi övmesini pek severdi rahmetli. Bütün prosesi izledim , püf noktalarını öğretti… Şekere yatırdı ve bana sabaha kadar beklemesi gerektiğini sabah da kendi meyanesiyle pişirileceğini söyledi…. Ve işte film burada başlıyor:  Bu görevi bana verdi… Ben sabah kahvaltıdan sonra tencereyi ocağa koydum. Kaynadı altını kıstım ve sonra masama gittim ders çalışmaya…. Herhalde ortaokul talebesiyim….( Bu arada bütün 35 yaş üstü geçkinler gibi talebe kelimesini kullanmışım.) Sonra bir koku geldi burnuma…. Aşağı kat komşumuz, şimdi rahmetli, Ünzile Teyzenin yemeği yaktığını düşünerek ve bir araba da laf ederek camı açtım. Ama zerre aklıma gelmiyor bizim tatlı… Uzun bir süre sonra, bir ara nefes almadığımı hissettim. O ara işte kabağı hatırladığım andı…. Beynime oksijen gitmeyince ocaktaki tatlı geldi aklıma. Hızlıca mutfağa koştum. Ateşi kapattım tencerenin kapağını açtım…. Ve bir karalık…. Koştum telefona.Rahmetli babaannemi aradım… Tek dediğim ‘ Babaanne çabuk gel!’….

Geldi. Tencereye baktı bana baktı o tencerenin artık kullanılamayacağını söylediğinde bittim. Çünkü potaya Münevver de girmişti. Annem olur. Ve tencerenin hesabı benim için biraz zor olacaktı… Ben de en hafif zararla  bu olayı atlatabilmek adına babam alışsın duruma akşama kadar diye 87105 ‘i arayarak babama kabak tatlısını yaktığımı akşama yiyemeyeceğimizi anlattım…. Çok zekice bir hareketti…. Tabi her şeyin bir bedeli vardır. Bazen de kulaklarınız öder hesabı;  Babam bana ‘Aferin geri-zekalı kızım ‘dedi…. Ama ben artık kabak tatlısı yapmayı öğrenmiştim…. Ve o gün bu gün çok iyi yaparım. Nereden mi çıktı bütün bunlar? Pazara çıktım ve kabak aldım…. Şekere yatırdım… Ne zaman yapsam ne zaman yesem bu anım ve Babam gelir aklıma…. Cenazesine giderken de İkbal’de durup kabak tatlısı yemek isteyişim bundandır….. Benim için kabak tatlısı Mustafa Pehlivan demektir….”  19 EKİM 2010  

 Velhasıl durum bu…  Ne demiş Cemal Süreya  ‘Kadın güzel/ Güzel anılar gibi güzel’…

Güzel kokan nice tatlı anılara….

 

 

Anladığın kadar özgürsün…..

 

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Follow by Email
Pinterest
Pinterest
fb-share-icon
Instagram