ARDINDAN

February 4, 2011

ÖLÜM…..

‘Gelin girmeyen ev varmış da ölüm girmeyen ev yokmuş’ demiş atalarımız… Doğru demişler; bu işe yaramaz ve kimi zaman bıkıp usandıran hayatta tek yer var adamın işe yaramadığı, torpilin dönmediği ve herhangi bir hiyerarşinin olmadığı tek yer : ÖLÜM….

 

Biliyoruz hepimiz öleceğiz; hepimiz ölümlüyüz. Er ya da geç hepimiz öleceğiz biliyoruz da her ölüm haberinde iliklerimize kadar donup duraksıyoruz ve derin derin düşünmeye başlıyoruz . Neden? Hasta mıydı? Kaç yaşındaydı? Çocuğu var mıydı? Hele bir de göç eden medyatik ve hepimizin tanıdığı ve aşina olduğu bir yüzse ekranlara mıhlanan ve sorular soran kişiler artıyor da artıyor…. Hele bir de ölüm şekli yeni sorulara gebeyse bu ilgi artıyor da artıyor… Bu bizim toplum kimliğimizin en tipik özelliği : gereksiz ve sonsuz merakla başlayan, yarım yamalak bilgilerle taçlanan ve ağızdan ağza büyüyerek dolaşan kirlilik….

 

İşte bu hastalıklı tutum ölüm gerçeği ile birleştiğinde ortaya çok itici ve insani olmayan bir durum çıkıyor. Bunun en son örneğini medya dünyasının genç simalarından birinin ölümüyle tekrar yaşadık bu günlerde. Defne Joy Foster…. Evet o gece dışardaymış, evet içki içmiş, evet 1,5 yaşındaki çoçuğu yanında değilmiş, evet gece arkadaşının evine gitmiş, evet o evde tekrar votka içmiş…. Bunlar olmasa ölmezmiş, evine gitse ölmezmiş, bunlar olurken kocası neden yanına değilmiş, yanında olsa ölmezmiş…. Nerden biliyorsunuz? Sizde kayıtlar mı var kim nasıl nerde ölmeli anlatan… Neden altında hep başka şeyler yani demem o ki cinsel ve seksüel gerçekler arıyorsunuz…. Hiç siz sebebini anlamadığınız anlık gerçeklerin içinde buluvermediniz mi kendinizi? Siz veya biz hepimiz her yaşadığımızı çok düşünerek mi tartarak mı yaşadık? Bu soruların cevabını biliyorum ben…. Evet bir tek Defne vardı hesapsız kitapsız yaşayan O da öldü; rahat edebilirsiniz… Biz geride kalanlar hepimiz o kadar meşru ve hatasız yaşıyoruz ki zaten yanlış yapanları eliyoruz aramızdan…

 

Bırakın kadının arkasından ileri geri konuşmayı ve yakışmayan şeyler yazmayı. O artık mutlak sona ermiş ve bize kendini savunamayacak, sizin aklınızdaki sorulara cevap veremeyecek. Velev ki yaşasaydı bu sorularınıza da cevap vermek zorunda mıydı? HAYIR, hiç kimseyi böyle sorgulamaya ve cevap vermesini beklemeye hakkımız yok…. Kimseyi ama hiç kimseyi en yakınınızı bile içinde bulunduğu durum sebebiyle ileri geri eleştiremezsiniz…. Hiç kimsenin neyi neden yaşadığını bilemezsiniz …. İçinde bulunduğu duruma neden ve nasıl geldiğini bilemezsiniz ve bu sebepten de onu eleştirme hakkına sahip olamazsınız…. Hatta sebeplerini bilseniz bile tek yapmak zorunda olduğunuz şey ona yapıcı sözler söylemek ve ne olursa olsun onun yanında olduğunuzu ve olacağınızı üstüne basa basa ifade etmektir…. Bunu yababildiğiniz sürece insansınız inanın…. İnsan olmanın en temel taşı bu: karşındakini hesapsız kitapsız sevmek ve onu içinde bulunduğu her durumda sevmek…. Eleştirirken dikkat edin kul kınadığını yaşamadan ölmezmiş….Bu benim başıma gelmez demeyin, hayat bu insanız ve her şey ama her şey bizim için….

 

 

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Follow by Email
Pinterest
Pinterest
fb-share-icon
Instagram