Fight Club
December 22, 2010
Yoktur yaşı yirmi ve otuzun üstünde olup da Fight Club’ı seyretmeyen biliyorum. Ama en esaslı kara filmlerden biridir, bu sebepten kara filmlerden bahsedip onu atlamak olmaz,olamaz. Hakikaten karadır Fight Club, hem de kapkara… En karası da sizi sürüklediği, içine çektiği cenderedir… Alıcıyı rahatsız ederek önce kendini sonra da sosyalitesini sorgulamasını sağlayan temeli sağlam bir filmdir. Evet temeli yeraltı edebiyatının bir numaralı yazarı Chuck Palahniuk’in aynı adlı romanıdır ve bununla birlikte çok sinemasal bi senaryo ile beyaz perdeye aktarılan roman bi David Fincher harikasıdır. Ve kanımca Hollywood bu muazzam başarısından sonra O’nu görmezden gelerek başarısı yüzünden cezalandırmıştır. Fatal Female kullanmadan çektiği bu kara fimde alıcının kendini sorgulamasını sağlamış, aynaya bakmasını sağlamıştır. Sıra dışıdır, meydan okur… Önce sana meydan okur. Bi başka deyişle seni sana kırdırır Fight Club… Bilinen ama kabul edilmeyen gerçeği alır ve gözüne soka soka anlamanı sağlar: Senin içinde iki sen var ve sen seni yendiğinde mutlu olacaksın…Ve bunun da yolu bilinçaltını iyi okumandan geçer. Diğer kara filmlerin aksine şidetle para, kapitalizm ve tüketim toplumunu eleştiren film aşırı hassas ve anlamlı repliklerle süslenmiştir. Bu replikler günümüzde filmin kahramanı Tyler Durden replikleri olarak hepimizin belleğine kazanmıştır. Bunlardan en beğendiğim de ”Ancak sahip olduğumuz her şeyi kaybettiğimizde her şeyi yapabilecek kadar özgür oluruz” repliğidir. Bu film gerçek bi kavga filmidir. Maskulen bi film olan Fight Club; babasının terk ettiği, annesi tarafından büyütülen kayıp bi erkektir Tyler ve tek aradığı vardır: giderek teknoloji manyağı olan ve makineleşen tüketim toplumunda kendi özü… Aslında kayıp X neslinin kendini aradığı ve kendini gerçek hissetmek için şiddete başvurduğu hatta şiddeti kullandığı çok muhteşem bi yapıttır Fight Club… Tabi bunun yanında muhteşem bi oyuncu seçimi ve yönetimi ile taçlanan film aslında tek bi kişilik etrafında döner. Ego ve alter egonun birbirlerini kırmaya çalıştığı filmde alter egoyu canlandıran Edward Norton nam-ı diğer Tyler Durden, hepimizin içindeki patavatsız ve pervasız aynı zamanda dengesiz alt benliğimizi bize o kadar iyi resmetmiştir ki biz uzun süre onun başka biri olabileceğini düşünmüşüsüzdür… Okuması zor bir filmdir, evet bu yüzden sadece siddet filmi diye algılayan alıcıların da bulunmasını buna bağlayabiliriz. Halüsünasyon filmidir Fight Club… X kuşağının teknoloji ve televizyon sarmalında gördüğü sanrılara sık sık dem vurarak alıcıyı rahatsız eder. Aslında rahatsız eder ve iğneleyerek öğretmeye meyilli bir didaktik yapısı da vardır…. ”Ve aslında herkesin içinde iki tane ‘BEN’ vardır ve sürekli kavga eder.” der Fight Club ve devam eder ‘…biri diğerinin şizofrenik yansımasıdır.” Haksız da sayılmaz bu yaşam denen mücadelede hepimiz bi dövüşün içindeyiz ve kendimizle dövüşüyoruz ayrıca da bu dövüş sürmesi gerektiği sürece sürecek… Yani sonsuza değin…. Sonsuz nerede mi? Tyler’a sorun….
SİNEMAYLA KALIN…